Ne zormuş çocuğunun hasta olması, kaç zamandır ne yapacağımızı, elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı şaşırdık.
Aras, İnfluenza B oldu. Yani soğuk algınlığını düşünebilirdim, grip filan tamam ama sen o kadar gözünden sakın, kapalı alışveriş merkezlerine sokma, kalabalıklara sokma, aman parklar böyle, aman şurası böyle diye yer mekan seç, gitsin gelsin çocuğun böyle bir virüs kapsın, olacak şey mi :)
İşte ne derler "sakınan göze çöp batar". Galiba gerçekten de öyleymiş.
Doktoruna göre her yerden kapılabilirmiş, sokakta gezerken biri hapşırsa kapılabilirmiş, akacak kan damarda durmaz misali yani olacağı varsa oluyor, çok kasmamak gerek herhalde…
Neyse ki hemen fark ettik daha doğrusu ben fark ettim, ilk belirti ateşti. Çok yüksek ateşle gittik hastaneye, test yapıldı ve bingo! Demek ki neymiş? Hastaneye gitmeliymiş. Hele söz konusu "çocuk" ise, bu gibi durumlarda gecikmeden hastaneye başvurmalıymış.
Yüksek ateş, öksürük, burun tıkanıklığı… Bütün bunlarla mücadele ettik uzun zaman… Bize bulaşmasın diye maskeyle gezdik. Hayır bize bulaşması dert değil, biz hastalanırsak Aras'ın bakımı aksayacak diye endişelendik.
Neyse ki bu tip bulaşıcı hastalıklarda maske takmak ve çok sık el yıkamak, bulaşma oranını azaltıyormuş.
İlaçlar, fitiller, şuruplar…
Hele o şuruplar, ahh o şuruplar yok mu beni mahvetti. Var mıdır bunun bir kolay yolu ey anneler? Aras şurubu içmiyor, içiremiyorum. Zorla içirdik, çok ağladı, bütün apartmanı ayağa kaldırdı. O, o hasta haliyle çok ağladı, ben kahroldum. Fitil en iyisi, en kolayı sanki.
Neyse uzun bir süreçti, geçirdik bitti çok şükür.
O zaman hep içimden geçirdiğim cümle "çocuklar hasta olmasın" olmuştu çünkü o kadar masum, o kadar savunmasız, o kadar sana muhtaçlar ki insan daha bir kıyamıyor…
Yorumlar